Son 1 hafta içinde 15’ten fazla hastam covid-19 aşısı hakkında telefonla arayıp aşı yaptırıp yaptırmama konusunda fikrimi sorunca güncel gelişmeler hakkında bir yazı yazmam gerektiğine ikna oldum. Tam bu esnada ‘the Newyork times’ta Achal Prabhala ve Chee Yoke Ling tarafından yazılan kapsamlı haberi okuyunca bu yazıdan esinlenerek ve faydalanarak kelimeler klavyeden hızla dökülüverdi. (‘It’s Time to Trust China’s and Russia’s Vaccines’ ). İsteyenler yazının orijinaline bu linkten ulaşabilirler.
Niçin Covid-19 aşısı yapılmaya ihtiyacımızın olduğu Dünya Sağlık Örgütünün 6 0cak 2021 tarihli durum raporunda gayet açıkça belirtilmektedir.Bu tarih itibarı ile tüm dünyamızda toplam 84.000.000 insanda Covid-19 hastalığı tesbit edilmiş ve 1.800.000 insan da bu hastalık nedeni ile hayatını kaybetmiştir. 6 Şubat 2021 itibarı ile Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığının açıkladığı üzere ülkemizdeki ölüm sayısı 26.685′ dür. Peki bu rakam neden bu kadar çoktur? Çünkü Covid-19 hastalığı tüm dünya için sadece 1 seneyi aşkın bir geçmişi olan yeni tanınmış bir hastalıktır ve maalesef bu aşamada koruyucu aşı olmak dışında etkili özel bir tedavi ilacı da henüz yoktur.( Dr. Karen Kotloff , Maryland Tıp Fakültesi Çocuk İnfeksiyon Hastalıkları Bölümü Başkanı )
KİMLER KORONAVİRÜS HASTALIĞI İÇİN YÜKSEK RİSKLİDİR?
Covid-19 hastalığının tespit edildiği 18-29 yaş gurubundaki hastalara göre bir karşılaştırılma yapıldığında hastaneye yatma ihtimali 65-74 yaş gurubunda 5 misli, 75-84 yaş gurubunda 8 misli ve 85 üzerindeki hastalarda 13 misli daha fazladır ve ölüm ihtimalleri ise 9-63 kere daha yüksektir.Üstelik şeker hastaları, şişmanlık, hamilelik ,sigara içme , orak hücreli kan eksikliği hastalığı ,bağışıklık eksikliği olan insanlar, kalp hastalığı olan kişiler, kronik böbrek hastaları ,amfizem gibi akciğer hastalığı olan kişiler ve kanser hastalarında bu hastalığın şiddetinin arttığı tesbit edilmiştir. Ayrıca bütün bu hastalıklar ile insan yaşı arasında da doğrudan bir bağlantı vardır.( https://www.cdc.gov/coronavirus/ )
KORONAVİRÜS HASTALIĞI DAHA ÖNCEDEN DE VARMIYDI?
Koronavirüsler, insanlar ve hayvanlar için ciddi sağlık tehditleri oluşturan hastalık etkenleridir. Dünyada Asya’da 2002’den 2003’e kadar, şiddetli akut solunum sendromu koronavirüsü (SARS-CoV) 8.000 kişiyi enfekte etti ve ölüm oranı % 10 ‘a ulaştı , 2012’den bu yana Orta Doğu solunum sendromu koronavirüsü (MERS-CoV) ise 1.700’den fazla insanı enfekte etti ve ölüm oranı % 36 olmuştur. Genelde koronavirüsler insanlarda ve hayvanlarda yaygın solunum, mide-bağırsak ve merkezi sinir sistemi hastalıklarına neden olarak insan sağlığını tehdit etmekte ve ekonomik kayba neden olmaktadırlar. Koronavirüslerin günümüze kadar hayvanlardan insanlara bulaştığı gösterilmemişti. Koronavirüsler, mutasyon (evrimleşme) ve rekombinasyon ( DNA parçalarının kırılıp yeniden farklı bir yapıda birleşmesi ) şeklinde özellikleri ile kendilerini yeni ortamlara nisbeten kolayca adapte ederek sonuç olarak konakçı doku aralığını arttırmak ve doku tropizmini ( virüsün bulaştığı hücreyi enfekte edebilmesi için kendi yapısal proteinleri ve konuk hücre reseptörleri arasında etkileşim-uyuşma olması ) verimli bir şekilde değiştirmek için programlanmıştır . Bu nedenle koronavirüslerden kaynaklanan hastalıklar sürekli ve uzun vadelidir. Koronavirüslerin hücresel özelliklerini anlamak ve yayılmalarını kontrol etmek, tüm dünya sisteminin sağlık ve ekonomik istikrarı için önemli etkilere sahiptir.
KORONAVİRÜS AŞILARININ NE FARKLARI VAR?
İnsanlar bana en sık şu soruyu sordular.Ülkemizde uygulanan bu Çin aşısına güvenebilir miyiz ? Bu aşı nedir? Pfizer-BioNtech aşısından farkı nedir? Yan etkileri nelerdir? Bütün bu insanların çekincelerinin iki ana nedeni var. Birincisi aşıların teknik olarak farklı yapıda olmaları , ikincisi de psikolojik algılamalardır. Teknik olarak Çin ve Rusya aşıları klasik olarak eskiden beri uygulanan azaltılmış dozda canlı virüsler ihtiva etmektedirler. Dolayısı ile düşük dozda canlı virüse karşı insanın zaman içinde kendi koruma ve imha mekanizmaları geliştirmesi ilebağışıklık sağlanıp bu aşılar etkili olmaktadır. Pfizer-BioNtech ve diğer Batı ülkeleri aşıları ise canlı virüsler ihtiva etmeyip bağışıklığı kuvvetlendirecek biyokimyasal mRNA teknolojisine dayanmaktadırlar.Aşı teknolojilerini koronavirüsün hücreler üzerindeki etki mekanizmalarını gözden geçirerek değerlendirmek uygun olacaktır.
KORONAVİRÜSLER VE HASTALANDIRMA MEKANİZMALARI AŞILAR NASIL ETKİ EDİYOR?
Koronavirüsler büyük, zarf şeklinde , pozitif sarmallı RNA virüsleridir. RNA , esas olarak insan hücre çekirdeğindeki DNA’dan ribozomlara , hücrede protein sentezini gerçekleştirecek bölgeleri tanıtacak olan genetik bilgileri taşıyan nukleotidlerdir. Bu transferin bozulması da HASTALIK şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Koronavirüsler esas olarak sayıları 27 ila 32 kilobayt arasında değişen tüm RNA virüsleri arasında en büyük genoma sahip virus topluluğudur. Genom, canlı organizmasının tüm genetik materyalinin toplamıdır ve canlının tüm kromozomlarını oluşturan nükleotidlerinin tam ayrıntılı bir listesidir. Genom nükleokapsid proteini (N) tarafından oluşturulan sarmal bir protein kılıfı içinde paketlenir ve ayrıca bir zarf şeklinde bir yapı ile çevrelenir. Virüslerde bu zarf yapı ile ilişkili en az üç yapısal protein vardır: Membran ( zar) proteini (M) ve zarf proteini (E) virüs bileşiminde yer alırken, sivri ( spike : diken) protein (S) de virüsün konakçı hücrelere girişine aracılık eder.
Covid-19 hastalığının etkeni SARS-CoV-2 virüsü olup bu virüs de insan hücrelerine girmek için onlarca protein ihtiva eder .Bu proteinlerin aktive edeceği ve reaksiyona girip bağlanacağı yüzlerce de enzim vardır. Bu proteinlerden spike (diken ) cinsinde olanlar aşı ve tedavi geliştirilmesi için cazip araştırma konuları olmuştur. Pfizer-BioNtech aşısı insan RNA türlerinden hücrelerimizin protein yapmak için okuduğu genetik materyal olan haberci RNA’yı kullanmaktadır. Kısaca mRNA olarak adlandırılan bu molekül oldukça kırılgandır ve doğrudan vücuda enjekte edilirse doğal enzimlerimiz tarafından parçalara ayrılır. Pfizer ve BioNTech, aşılarını korumak için mRNA’yı lipit nano partiküllerinden oluşan yağlı baloncuklara sarmışlardır. Kırılganlıkları nedeniyle, mRNA molekülleri oda sıcaklığında hızla parçalanırlar. Bu nedenle Pfizer, aşıların canlı kalması için –94 ° F yani (–70 ° C) sıcaklıkta taşınmasını sağlamak gerektiğinden kuru buz, termal sensörler ve GPS izleyicilere sahip özel kaplar inşa etmiştir. İnsan vücuduna aşının enjeksiyondan sonra aşı parçacıkları aşının yapıldığı kas hücrelerine çarparak bu hücreleri kaynaştırır ve içeriğindeki mRNA’yı serbest bırakırlar. İnsan hücresinin molekülleri, aşı dizilimini okur ve kendi hafıza sivri diken proteinlerini oluşturur. Böylece aşının mRNA’sı hücre tarafından sonunda yok edilir ve kalıcı iz bırakmaz. Sivri proteinlerinden bazıları, insan hücrelerinin yüzeyine göç eder ve uçlarını dışarı çıkaran sivri parçacıklar oluştururlar. Aşı ile temas eden hücreler ayrıca bazı proteinleri yüzeylerinde taşıdıkları parçalara ayırırlar. Bu çıkıntılı sivri uçlar ve dikenli protein parçaları daha sonra bağışıklık sistemi tarafından tanınabilir. Aşılanmış bir hücre öldüğünde, geride birçok dikensi-çıkıntılı protein ve protein yıkım ürünleri bırakacaktır.. Bu kalıntılar daha sonra vücudumuzda antijen tanıyan hücre adı verilen bir tür bağışıklık hücresi tarafından tanınır ve taşınabilir. Antijen taşıyan hücrelerin , yüzeyinde dikensi proteinin parçaları mevcut hale gelir. Yardımcı T hücreleri olarak adlandırılan diğer vücut hücrelerimiz bu parçaları tespit ettiğinde, yardımcı T hücreleri acil olarak bağışıklık sistemimize alarm verir ve enfeksiyonla savaşmak için diğer bağışıklık hücrelerini de harekete geçirir. B hücreleri olarak adlandırılan diğer bağışıklık hücrelerimiz , aşılanmış hücrelerin yüzeyindeki koronavirüs dikensi uçlarına veya serbest olarak hücreler arasında yüzen parçalanmış dikenli protein parçacıklarına çarpabilir. B hücrelerinin bir kısmı, dikensi proteinlerine yapışır. Bu B hücreleri daha sonra yardımcı T hücreleri tarafından aktive edilirse, çoğalmaya ve dikensi proteini parçalamayı hedefleyen antikorları üretmeye başlayacaklardır. Antikorlar, koronavirüs’ün sivri dikensi uçlarına yapışır, virüsü yok etmek üzere işaretler ve sivri uçların diğer hücrelere yapışmasını engelleyerek enfeksiyonun gelişmesini önleyebilirler. Antijen oluşturan hücreler, yüzeylerinde sivri dikensi protein parçalarını içeren herhangi bir koronavirüs ile enfekte olmuş diğer hücreleri bulmak ve onları yok etmek için katil T hücresi adı verilen başka bir bağışıklık hücresi türünü de etkinleştirebilir . Görüldüğü üzere Pfizer-BioNTech aşısı canlı virüs vücuda verilmeksizin bir dizi bağışıklık sistemini harekete geçirme ve önlem alma temeline dayanmaktadır.
Pfizer-BioNTech aşısının , vücudun bağışıklık sistemini koronavirüsle savaşacak kadar iyi hazırlaması için 21 gün arayla iki enjeksiyon yapılması gerekir. Ancak aşı çok yeni olduğu için, araştırmacılar aşının takip eden korumasının ne kadar süreceğini bilmiyorlar. Bir ön çalışma, aşının , plasebo alan kişilere kıyasla , ilk dozdan yaklaşık 10 gün sonra güçlü koruma sağladığını buldu. Aşılamadan sonraki aylarda kandaki antikorların ve öldürücü T hücrelerinin sayısının düşmesi mümkündür. Ancak mükemmel düzenlenmiş bağışıklık sistemimiz ayrıca, koronavirüs hakkındaki bilgileri yıllarca hatta on yıllarca saklayabilecek hafıza B hücreleri ve hafıza T hücreleri adı verilen özel hücreler içermektedir. Konu hakkında daha fazla bilgi için ‘Pfizer’s Covid Vaccine: 11 Things You Need to Know‘ makalesine göz atabilirsiniz.
AŞILARIN YAN ETKİLERİ NELERDİR?
1-injeksiyon yerinde olan yan etkiler : genellikle genç erişkinlerde daha fazla görülen injeksiyon yerinde 60-80% kadar varan ağrı, 10% civarında kolda kızarıklık-şişlik, genellikle 1-2 günde geçmekte ancak 1% oranında ciddi bulgular görülmekte ve 2. aşıda daha fazla bulgu oluşmamaktadır.
2: Genel sistemik etkiler : bunlar da genç erişkinlerde daha fazla görülmekte 2.dozdan sonra daha sık olan halsizlik ki 1%’den az görülmektedir , üşüme, başağrısı 2% oranında olup daha az olan bulgular vücut ağrıları, ateş 11-16% oranında ve diyare olup genelde 2 .günden sonra azalmaktadır.Bütün bu bilgiler Pfizer-BioNTech aşısının yan etkileri olarak açıklanmış olup diğerleri için henüz bir yayın yapılmamıştır.
ÜRETİLEN AŞILARIN DÜNYADA DENGESİZ DAĞILIMI VE SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİMİ
Dünyamızda şu an bazı zengin gelişmiş ülkelerdeki insanlar memleketlerinde bol miktarda mevcut Covid-19 aşısına tedarik ve dağıtım ağı problemleri nedeni ile erişmekte kısıtlılıklar yaşarken bazı fakir ülkelerdeki insanlar ise ülkelerinde yeterli aşı mevcut olmadığı için bu aşıya hiç erişememekteler. Belki de böyle bu sorunun çözümü Rusya ve Çin’den gelecek (muhtemel yakın bir tarihte buna Hindistan kaynaklı aşılar da dahil olacak ) şekilde gözümüzün önündedir.Rus ve Çin aşıları başlangıçta Batı ve küresel medya tarafından Moderna, Pfizer-BioNtech veya AstraZeneca aşılarına göre daha düşük nitelikli olarak algılandı ve göz ardı edildi.Bu algının kaynağı Çin ve Rusya’nın otoriter devletler olarak kabul edilmesi ve şeffaflık yoksunluğundan dolayı güven duyulmaması olabilir.
Ancak zaman geçip pandemi ilerledikçe bu ülkelerin ürettiği aşıların da işe yaradığı ortaya çıktı. Dünyanın önde gelen tıp dergilerinden olan The Lancet bu haftaki sayısında Rus Covid-19 aşısı Sputnik 5’in geç dönem ara sonuçlarını yayınladı ve 91.6% etkinlik oranına sahip olduğu yazılmaktaydı. Bu onaylanmış bulgular aşıyı geliştiren Gamaleya Sağlık Araştırmaları merkezi ve Rusya Devlet Doğrudan Yatırım fonu tarafından Aralık 2020 ortasında yayımlanan bulguları doğruluyordu.
Batı dünyası dışındaki ülkeleri incelediğimizde Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır, Ürdün, Irak, Sırbistan, Fas, Macaristan ve Pakistan Çin’den aldıkları Sinopharm aşısını onayladı.Ocak ayı ortasında Birleşik Arap Emirliklerinde 1.8 milyon kişi aşılanmıştı.Bu ülke nüfusunun azlığı fakat ekonomik zenginliği ve tedbirli davranması ile dünyada insanlarını en hızlı ve en çok aşılayan devlet oldu.Bolivya , Endonezya, Türkiye, Brezilya ve Şili, Sinovac’tan başka diğer bir Çin aşısını (Sinopharm) onayladı ve halkına sunmaya başladı. 6 Şubat 2021 itibarı ile ülkemizde de 1.aşısı yapılan insan sayısı 3 milyona ulaştı. Rusya üretimi Sputnik 5 aşısı yakında Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika’da bir çok ülkede kullanıma sunulacaktır.
Bütün bu ülkeler Çin ve Rus üreticiler tarafından açıklanan – çoğu Lancet ve JAMA gibi dünyaca kabul edilmiş hakemli bilimsel dergilerde yayınlanan – güvenlik ve etkililikleri hakkındaki kanıtlara dayanarak ya da bu aşıları inceleyip kendi bağımsız deneylerini yaptıktan sonra bilinçli kararlarını verdiler. Bu ülkelerden bazıları Amerika Birleşik Devletleri veya Avrupa’daki ülkelerle benzer aynı sağlık düzenleme sistemlerine sahip olduklarından bunun aksini ileri sürmek bu hükümetlerin kabiliyetinden veya vatandaşlarına karşı dürüstlüğünden şüphe etmeyi gerektirir. Günümüzün acı gerçeği bir çok ülkenin ,kendi ülkemiz dahil Covid -19 aşısını üretme ve geliştirecek teknolojik alt yapıya sahip olmadığıdır.Bu nedenle bu aşıları elde edip insanlarımızı hastalıktan korumak ve bu üç üretici ülke ile görüşmeler sonucu aşının lisans ve geliştirme haklarını satın alıp kendi aşılarımızı üretme aşamasına bir an önce gelmemiz gerekir.
AŞILARIN GÜVENLİĞİNE KARŞI ÖN YARGILAR NEDEN BİTMİYOR?
Toplam aşı ihtiyacındaki büyük eksiklikler ve aşıların teslimatındaki gecikmeler karşısında, Fransa , İspanya ve Almanya şimdi muhtemelen Çin ve Rus aşıları için sipariş vermelerinden bahsetmeye başladılar. Görünüşe göre kısmen çaresiz kalma sonucunda bu ülkelerin batılı olmayan aşılara karşı oluşan “ önyargı ” ları değişiyor.
Fakat tüm bu ülkelerde insanların içinde hala güçlü bir şekilde bu aşılara karşı şüpheler kalmıştır.Son zamanlarda 17 değişik ülkede 19.000 insan üzerinde YouGov anket şirketi tarafından yapılan araştırmada insanlara bu aşılardan hangisine daha olumlu veya olumsuz yaklaştıkları sorulduğunda Pakistan’da Çin aşısına, İran’da Rus aşısına , Kenya ve Güney Afrika Cumhuriyetinde bu iki aşıya da karşı güven oranı çok düşük çıkmıştır..Bunun nedeni Çin ve Rusya’nın kendi ülkelerindeki yurttaşlarına kendi ürettikleri aşılarını abartılı övme propagandaları sonucu diğer ülkelerdeki insanların bu aşılara karşı tedbirli ve çekingen davranmaları sonucu olmuş olabilir.
Fakat esas gerçek Rusya ve Çin’in 2020 yılında ülkelerindeki bazı vatandaşlarını Covid-19 aşısında geç dönem aşamaları (Faz 3 ) tamamlanmadan aşılamaya başlamasıdır. Pfizer-BioNTech ve Moderna aşıları , Faz 3 denemelerinden alınan ara sonuçları takiben Amerika Birleşik Devletleri’nde onaylanmıştır. Hindistan, Bharat Biotech tarafından geliştirilen bir aşı olan Covaxin ile aynı yanlış şeyi yaptı ve tüm ülkede geniş bir öfkeye neden oldu .Çin , Rusya ve Hindistan bu davranışlarını aşı üretimi ve dağıtımını hızlı gerçekleştirmek için gerekli acil önlemler olarak savundu. Bu açıklama bir çoklarımız için yetersiz görünebilir ancak pandemi gibi acil şartlar altında bu şekilde davranmanın yasal ve tıbbi zorunluluk olduğunu Batı ülkelerindeki sağlık düzenleyici kurumlar (çok daha fazla şeffaflık ile olsa da) kabul etti ve aynen uyguladılar. Sonuç olarak halen Covid-19 pandemisi olarak mevcut olan koronavirüs toplumlarda sürekli ve uzun süre devam etmeye eğilimli bir viral hastalıktır. Yaygınlığı ve hastalandırma kapasitesi zaman içinde değişmekle birlikte sürekliliği kesindir. İnsanlığın bu hastalığa karşı aşılanması grip aşılarının her sene tekrarlanması gibi uzun süreli olabilir ve dolayısıyla yüksek maddi manevi bedel devletlerin karşısına gelecektir.
AŞILARIN ETKİNLİĞİNİN FARKLI OLMA NEDENLERİ NELERDİR?
Günümüz itibarı ile Çin ve Rus aşılarının güvenilirliği hakkında elimizde önemli veriler var. ( Hindistan aşısı Covaxin için bir şey söylemek henüz çok erken.) Birleşik Arap Emirlikleri’nde Aralık 2020 ilk günlerinde yapılan aşı çalışmaları sonuçlarında Sinopharm aşısının etkinliğini yüzde 86 olarak bulundu. Diğer bir çalışmada ise , Çin’deki aşının etkinliği yüzde 79 olarak saptandı. Bu etkileyici sayıların gerçekte neyi ölçtüğü ve ne anlama geldiğiyle ilgili kafa karışıklığı bu konuda aşılar hakkında şüpheler yarattı . Bazı aşılar hakkında diğerlerinden daha fazla şüpheler olsa da Sinovac’ın etkinliği hakkında çelişkili görünen sonuçları ele alalım : Bu aşının Türkiye’deki denemelerinde yüzde 91, Endonezya’daki denemelerde yüzde 65 ve Brezilya’daki denemelerde yüzde 50,4 etkinlik saptanılmıştır. Brezilya, São Paulo’da devlet tarafından işletilen ve bu denemeleri yürüten merkez olan Butantan Sağlık Enstitüsü’ndeki araştırmacılar, mevcut aşının hafif ve orta şiddetli Covid-19 vakalarına karşı korunmada yüzde 78’lik bir etkinlik oranına sahip olduğuna işaret ettiler ve bu bulgu derhal uluslararası medyanın manşetlerine taşındı . 2021 Ocak ayının sonlarında Brezilya ,Butantan Enstitüsünde klinik araştırma tıbbi direktörü olan Ricardo Palacios ile yapılan röportajda bize yapılan aşı uygulama denemelerinin bilinçli olarak bir “stres testi” olarak tasarlandığını söyledi. Özellikle bu ilk aşı uygulamaların “Covid-19 hastalarının tedavisi ile uğraşan sağlık çalışanları” arasında yapıldığını ‘belirtti. ( Pfizer-BioNTech ve Moderna aşı denemeleri de, bazı sağlık çalışanlarını ve yüksek risk altındaki diğer kişileri içermekle birlikte normal insanları da dahil etmiştir) Enfeksiyona çok daha fazla maruz kalan bir denek havuzunu incelediğinizde, aşı muhtemelen daha az performans gösteriyor gibi görünecektir. Butantan Enstitüsü’nün araştırmalarında , Covid-19 belirtileri olarak sayılan bulgular diğer aşı denemelerdeki belirtilerden çok daha geniş bir kapsamda tanımlanmıştır.
Bilimsel deneme protokolleri bir çok farklı şekilde düzenlenebilir. Bu nedenle aynı aşı için yapılan farklı protokollerdeki araştırmalarda dahi farklı sonuçlar karşımıza çıkabilir. Bunu göz önünde bulundurduğumuzda, çeşitli farklı aşılar için yapılan denemelerden elde edilen sonuçların arasındaki büyük değişikliklerin olası bir nedeni karşımıza çıkabilir.
Şüphesiz ki, Çin ve Rus aşıları hakkında çok daha fazla bilgi tüm dünya kamuoyuna açıklanmalıdır, ancak aynı şey önde gelen Batı dünyası aşıları için de hala bir dereceye kadar geçerlidir. Pfizer-BioNTech ve Moderna aşılarının faz 3 denemelerine ilişkin tüm ayrıntılar ve ham veriler , ilgili araştırmacıların bile kullanımına tam ayrıntılı olarak sunulmamıştır.
Gerçek şu ki , tüm dünyada olması gerektiği kadar şeffaf bir şekilde Covid-19 aşısı henüz geliştirilmedi veya piyasaya sürülmedi . Çin ve Rusya, bazı Batılı şirketlerden çok daha fazla aşıyı piyasaya sürmüş olabilir, ama bu o ülkelerin aşılarının kalitesiz olduğu anlamına gelmez. Çin ve Rus aşılarının güvenilir olduğunu gösteren giderek artan kanıtlar eşliğinde , özellikle dünyadaki tedarik ve dağıtım sorunları dikkate alındığında hızlı bir şekilde bu aşıların kullanımı ciddiyetle ele alınmalıdır.
DÜNYADA HERKESE YETECEK KADAR AŞI VARMI?
People’s Vaccine Alliance isimli organizasyonun bulgularına göre, Batı ülkelerinde üretilen aşıların çoğu 2020 Aralık ayının ilk günleri itibarıyla , Moderna aşılarının 100% ve Pfizer-Biontech aşılarının % 96‘sı olacak şekilde zaten zengin ülkeler tarafından satın alınmıştır. Bu organizasyon dünya çapında aşılara daha geniş ve daha adil erişim için çağrıda bulunan bir kurumsal yapıdır.
Gavi, bazı Batı ülkelerinin aşılarının saklandığı bir aşı sigortası kurumudur. Bizim bu kurumun tedarik verileri üzerinde bu hafta yaptığımız tahmin itibarıyla, Gavi’ye Covid-19 aşıları için kayıt yaptıran 145 ülke için 2021 yılının ilk çeyreğinde tahminen sadece 110 milyon ila 122 milyon doz arasında AstraZeneca ve Pfizer-Biontech dan ise sadece 1,2 milyon doz aşı gemilere yüklenebilecektir. 2021 yılı itibarı ile tüm dünya nüfusu. 7.8 milyar insandır ve insan neslinin bu pandemiden mutlak korunabilmesi için toplam nüfusunun 60% kadarının yani DÖRT MİLYAR ALTI YÜZ SEKSEN MİLYON insanın acilen aşılanması gerekmektedir. Bu kadar aşı halen tüm üretici ülke ve şirketlerde mevcut olmadığından ve en iyi hesapla 3 (üç) yıl içinde bu ihtiyacın üretim ve teslimatının sağlanabileceği hesaplandığına göre bir insanlığın bir kısımı bu hastalığı yaşayarak bağışıklanacak bir kısmıda maalesef zarar görecektir. En tuhaf saçmalıkta elinde aşı olma imkanı olup aşıyı reddeden kişilerin yoksul ve çaresiz aşıya ulaşamayan insanların kitlesel olarak can vermesine aldırış etmemeleridir.
AŞI ÜRETİMİNİN ENGELLENMESİ ETİKMİ?
Daha da önemlisi, Batı’nın en büyük ilaç şirketleri, Batılı olmayan üreticilerin kendi aşılarını lisanssız olarak üretmesi fikrine şiddetle karşı çıkmakta, Hindistan ve Güney Afrika tarafından Dünya Ticaret Örgütüne önerilen Covid-19- aşı ve tedavilerinin fikri mülkiyet haklarının geçici askıya alınması teklifi birçok zengin ülkeler tarafından engellenmektedir.
Öte yandan, Airfinity isimli analiz firması tarafından sağlanan son veri bilgilerine göre, Sinovac (Çin) bu yıl 350 milyon dozdan fazla aşıyı 12 ülkeye ihraç etmek için anlaşma imzaladı. Aynı şekilde Sinopharm (Çin) , 11 ülkeye yaklaşık 194 milyon doz; Sputnik 5 (Rusya), 17 ülkeye yaklaşık 400 milyon doz aşıyı ihraç etmek üzere sözleşme yaptı. Tüm bu üç üretici firmanın 2021 yılında 1 milyar doz kadar üretim kapasitesine sahip olacağı ortaya çıkmıştır.Bu üç firma birçok ülkedeki yerel üreticilere aşıların lisansları temin edeceğini de vaad ediyor. Böyle bir imkan dünyanın değişik bölgelerinde yerel üretim mekanizmalarını aşı üretimi için harekete geçirip insan neslinin kurtuluşuna ve aydınlanmasına fırsat verecektir.
AŞI ÜRETİMİNDE DENETİMİN ÖNEMİ
Peki bu aşılar, dünya üzerinde ihtiyaç duyan daha çok insan için nasıl daha kolay ulaşılabilir ve denetlenebilir hale getirilebilir? Bunun tek bir yolu, aşıları teknik uzmanlığa sahip uluslararası bir kuruluş tarafından resmi bir değerlendirmeye tabi tutmaktır. Şu anda esas sorun, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) aşı onaylama kurallarının, zengin, esasen Batılı devletler lehine çarpıtılmış olmasıdır.
DSÖ’de , kalite kontrol için güvendiği “ katı düzenleyici kurumların ” bir listesini mevcuttur – bu liste Avustralya, Kanada, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri – hariç tüm Avrupa ülkelerini içermektedir.. Dünyanın geri kalanı için, DSÖ ön yeterlilik adı verilen böyle bir hizmet yürütmektedir.Bu uygulama teorik olarak, örneğin Çin veya Rusya’dan gelen aşıların Batı’dan gelen aşılarla eşit bir zemine oturtulmasının bir yoludur. Pratikte ise oldukça zahmetli ve zaman alıcı bir süreçtir.Bir aşı, DSÖ’nün güvenilenler listesindeki bir ülkede geliştirilip onaylandığında, kuruluş hızlı bir şekilde imzalamak için genellikle bu değerlendirmeye güvenir. Ancak başka herhangi bir yerde bir aşı üreticisi ön yeterlilik için başvurduğunda, DSÖ, üretim tesislerinin fiziksel denetimi de dahil olmak üzere sıfırdan tam bir değerlendirme yapar.
DSÖ , Pfizer-BioNTech aşısını , üreticilerin değerlendirme başvurusunda bulunmalarından iki aydan kısa bir süre sonra 2020 sonunda onayladı . Şubat 2020 tarihinde Moderna ve AstraZeneca aşıları için de bir karar verilmesi bekleniyor . Çin ve Rus aşıları ise, bunların gözden geçirme süreçleri daha önce başlatılmış olsa da, hala sırada bekliyor. Pfizer-BioNTech aşısının gözden geçirilmesi sırasında WHO (Dünya Sağlık Örgütü) Avrupa İlaç Ajansı (EMA) ile yakın bir şekilde çalıştı ve EMA’nın değerlendiriminden yaklaşık 10 gün sonra bu kararı onayladı . DSÖ’nün standartlarını korurken, yerel aşı üreticilerinin inceleme sürecinden geçmesine yardımcı olmak için diğer ülkelerdeki sağlık düzenleyicileriyle de işbirliği yapamamasının hiçbir sebebi yoktur. DSÖ Aşı üreten tüm ülkelere hak ettikleri ilgiyi ve yardımı acilen göstermelidir.
SONUÇ
Bazı doktorlar ve aktivistler , Batı’da üretilen aşıların dünya çapında dağıtımını artırmak için çeşitli önerilerde bulundu. Bu çağrılar oldukça iyi niyetli ama onlar da Batı ülkelerinden gelen aşıların sahip olmaya ve beklemeye değer tek şey olduğunu varsayıyorlar. Halbuki Covid-19 hastalığı insanlığın aşılanma çalışmalarından çok daha hızlı yayılıyor ve kayıplar her geçen gün artmaktadır. Yakın bir süreç içinde de maalesef sonucu değiştirecek bir radikal çözüm oluşturulamamaktadır.
Halbuki elimizin altında çok daha basit bir çözüm var: Diğer ülkelerin aşılarına güvenmeye başlama zamanı. Bu toplumların ve insanlığın birbirine güvenme, şeffaflaşma ve dayanışması ile ortak bir kurtuluşa ulaşması için yeni bir çağın başlangıcı olabilir.