2019 Ekim ayında dünyamızda ilk SARS-CoV-2 virüs vakasının tespitinden beri 20 ayı geçen bir süre sonunda 27 Haziran 2021 itibarı ile tüm dünyada 3.899.172 kişi hayatını kaybederken T.C Sağlık Bakanlığı resmi verileri ile ülkemizde aynı tarih itibarı ile 49.576 kişi hayatını kaybetmiştir.Ülkemiz için 50 bin kişiye yaklaşan bu resmi rakam korkunç bir fiziksel ve psikolojik kayıptır. Hepimiz yakın çevremizde arkadaşlarımızda ,akrabalarımızda hatta kendimizde bu hastalığı yaşadık ve sonuçları-kayıpları ile yüzleştik. Aşılanma sayısının hızla artması ve koruyucu tedbirler ile vaka sayıları hızla azalırken yeni varyant tip hastalık tehditleri maalesef peşimizi bırakmıyor.Bilimsel araştırmalar bu virüsün toplum içinde etkisinin giderek azalsada hep var olacağına dair tahminler yapıyor. Öyleyse biriken tecrübeler ve arşivleri tarayarak bu hastalık nereden geldi? Niye bitmiyor? Nasıl böyle salgınlar engellenebilir diye hepimizin bilgi sahibi olması ve tedbirini alması zamanı geldi ve geçiyor.Maalesef günlük hayatımızın içine sokulan ,aşırı lüzumsuz ve gereksiz bizim varlığımızı hiç ilgilendirmeyen ama bizi lüzumsuzca oyalayan binlerce bilgi kirliliği içinde böyle bir sorunun nedenini sorgulayamıyoruz.Günümüz post modern toplumunun bir çeşit idare şekli böyle olabilir ama insan olarak temel yaşam hakkımız ve buradaki kayıplarımızın nedenlerini sorgulayamayacaksak ve sorunları yok saymayı kabul edeceksek bizi bekleyen korkunç felaketleri de kabul ederiz.Bu nedenle içinde bulunduğumuz çerçevedeki resime geniş bir açıdan bakmayı ve günümüz tarihi ile bir değerlendirme yapmayı istedim.
VİRÜSLERİN AKRABALIKLARININ FARKEDİLMESİ
1977-78 yılında Kuzeydoğu Asya’da ortaya çıkan ve dünya çapında yaklaşık 700.000 insanın ölümüne neden olan H1N1 influenza hastalığı pandemisinin (Rus Gribi) ilginç özellikleri vardı. İlk olarak, neredeyse yalnızca 20’li yaşların ortalarında veya daha genç olan insanlar bu hastalıktan etkilenmişti . Bilim insanları , bu durumu açıklayabilecek başka bir tuhaflık daha keşfettiler : 1950’lerde toplumda dolaşan bir virüs türüyle neredeyse aynı özellikler mevcuttu. Yirmili yaşlardan daha büyük insanların onları bu hastalıktan koruyan bağışıkları vardı ( Yani Otuz yaşından büyükler bağışıktılar ) oysa daha gençlerin bu hastalığa karşı bağışıklığı yoktu ve hastalanabiliyordular.
Ama virüsler sürekli evrime uğradığına göre, nasıl oluyor da bu virüs genetik olarak geçen zaman içinde bu kadar sabit kalabilmişti? Bilim insanları, bu virüsün bir laboratuarda donmuş olduğunu tahmin ettiler. Bu virüsün de genellikle, aşı araştırmalarında kullanılan diğer virüslerdeki gibi sıcaklığa duyarlı ve hassas olduğunun tespit edilmesi bunu düşündürmekteydi.
VİRÜSLERİN ÖNEMİ İHMAL Mİ EDİLDİ?
2002 yılındaki Hong Kong merkezli SARS hastalığı salgınına kadar, koronavirüsler tüm dünyada oldukça iyi huylu bir hastalık kaynağı olarak kabul edildi ve yalnızca hafif ila orta dereceli soğuk algınlığına neden oldukları düşünüldü. SARS’ın Kasım 2002’de Çin’in güneyinde ortaya çıktığı Çin hükümeti tarafından açıklandığında aslında 5 ay süre ile bu hastalık hükümet tarafından tamamen örtbas edilmişti. Hastalık diğer ülkelere yayılıp , 8000’den fazla insana bulaşıp ve 774 kişinin ölümüne neden olduğunda tarih 2003 yazına gelmiş, ve hastalık kontrol altına alınmıştı.Yetkililer SARS’ı bastırmayı başardılar çünkü enfekte olmuş kişiler belirgin şekilde hasta olduklarında hastalığı kendilerine yayan diğer insanları tespit ettiler ve o insanların da izole edilmesi iyileşmeyi sağladı. Ancak buradaki kabaca yüzde 10’luk vaka ölüm oranı alarmların çalması için çok acı bir uyarıydı ve bir sonraki muhtemel bir koronavirüs pandemisini önlemek bilimsel bir öncelik haline gelmişti.
Şimdiyse, 50 yıl sonra ikinci kez, bilimsel araştırmaların neden olduğu bir pandemi ile karşı karşıya olup olmadığımız konusunda sorular vardır.
Çin hükümetinin engellemeleri, SARS-CoV-2 virüsünün doğrudan vahşi doğadan mı? yoksa Çin’in Wuhan şehrindeki bir laboratuvar yoluyla mı geldiğini veya genetik deneylerin bu olaya dahil olup olmadığını kesin olarak bilmemize engel olsa da, halen bildiklerimiz zaten oldukça rahatsız edicidir.
İlk kez, bilimin kendisi bir pandemiye hazırlanmaya çalışırken bir pandemiye neden olmuş gibiydi.
Koronavirüs’lerin tehlikeleri üzerine tüm dünyada yıllarca süren araştırmalar ve dünya çapında laboratuvarlardaki kaza ve hataların ayrıntılı geçmişi, bilim insanlarına bu hastalık kaynağı ve sınıfını araştırırken dikkatli olmaları için birçok neden sağladı. Ancak bilim insanlarını rahatsız eden sıkı güvenlik uygulamaları hep devam etti.
Ancak daha da kötüsü, araştırmacıların yeni tehditleri ortaya çıkarmadaki başarısı her zaman hazırlıklı olma anlamına gelmiyordu.
Koronavirüs hastalığı bilimsel araştırma faaliyetleri ile ilgili olmadan doğal yaşamdaki evrim sonucu hayvandan insana sıçramış olsa bile, olası böyle bir felaketin temelleri zaten yıllar önce atılmıştı ve bundan ders alınması başka hastalıkların önlenmesi için şarttır.
KORONAVİRÜSLERİN DOĞAL YAŞAMDAKİ HAYVANLAR İLE KONAK İLİŞKİSİ
2005 yılına gelindiğinde, Çin’in Wuhan Viroloji Enstitüsü’nde tanınmış bir virolog olan Dr. Shi Zhengli de dahil olmak bir çok araştırmacı – at nalı gurubu yarasaları (Rhinolophidae ailesindendirler) SARS’ın ortaya çıktığı olası birincil konak hayvan olarak tanımlandılar . Takip eden yıllarda, bilim insanları yarasa koronavirüslerini doğal hayatta takip etti ve laboratuvarlarda inceledi.
Günümüzde SARS’ın özellikle Güney Asya’da insanlara bazen vahşi yaşam pazarlarında satılan sevimli küçük bir memeli olan palmiye misk kedileri (Paguma larvata ailesindendir.Güney Çin ve Vietnam’da insanlar tarafından yenilir) tarafından yayıldığı varsayılmaktadır, bu hayvanlarda yarasaları besin kaynağı olarak kullanır. Ancak 2008 yılına kadar yarasa koronavirüslerinin böyle bir aracı hayvana ihtiyaç duymadan insan akciğer hücrelerini doğrudan enfekte edebileceğinden şüpheleniliyordu . 2013 yılına gelindiğinde, Dr. Shi’nin laboratuvar deneyleri gerçekleştirdiğinde bunun olabileceğini gösterildi.
Yine de bilim adamları yarasalar, yarasa örnekleri ve yarasa virüsleri ile o zamandan beri hep şüphe uyandıran koşullar altında çalıştılar.
Virüslerin doğasında sürekli olarak mutasyona uğramak, rastgele oluşan kazalar sonucu değişim geçirerek , genomuna parçalar eklemek veya çıkarmak ya da genetik kod bitlerini diğer virüslerle değiş tokuş etmek – (rekombinasyon ) vardır. Bu sürekli devam eden deneme yanılma, virüslerin yeni bir türe bulaşmasına izin verebilecek özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Bu evrimsel bir ilerleyiştir.
Bu ilerleyişteki farklılaşmaları tahmin etmek için bilim insanları bu süreci yönlendirmeye çalıştılar. Bazen işlev kazanımı araştırması olarak adlandırdıkları çalışmalarında, bilim insanları virüslerin nasıl daha tehlikeli hale gelebileceklerini görmek için çalıştıkları virüsleri genetik olarak manipüle ettiler.
KORONAVİRÜS BİOMÜHENDİSLİK İLE DÜZELTİLEBİLİRMİ?
2015 yılında Nature Medicine’de yayınlanan bir makalede , dünyanın başlıca gelişmiş iki coronavirüs laboratuvarının araştırmacıları – Dr Shi; ve Chapel Hill’deki Kuzey Karolina Üniversitesi’nde profesör olan Ralph Baric; ortak meslekdaşları ile – bir koronavirüsü biyomühendislik sonucu çözümlediklerini yazdılar. Çalışma, Dr. Baric’in UNC’deki laboratuvarında gerçekleştirildi. Bir at nalı yarasa virüsünden ,koronavirüslerin hücrelerinin kilidini açmak ve bu hücreleri enfekte etmek için kullanılan “anahtar” olan bir başak proteini aldılar ve bunu farelere uyarlanmış bir insan SARS virüsü ile birleştirdiler. Bu “kimerik” (Kimerizm, iki sperm tarafından ayrı ayrı döllenmiş iki ayrı yumurtanın gelişmesi ile oluşan iki embriyonun (çift yumurta ikizi kardeşlerin) gelişmenin erken döneminde (blastomer veya gastrula evrelerinde) birleşerek tek bir canlı olarak doğmalarına denir. ) virüsün insan hücrelerini enfekte edebileceğini ve bazı yarasa virüslerinin “mutasyon veya adaptasyon olmadan insanları enfekte edebildiğini” öne sürdüler. Bu, Dr. Shi’nin SARS benzeri bir yarasa koronavirüsünün laboratuvarda insan hava yolu hücrelerini doğrudan enfekte etme yeteneğini gösterdiği 2013 deneylerinden sonra ikinci kez olmuştu.
Bu tür bir genetik manipülasyon, özellikle Hollanda ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki laboratuvarların 2011’de H5N1 influenza A virüsünden (Kuş gribi virüsü) genetik materyal kullanarak yeni grip virüsü türleri oluşturduklarını açıklamalarından sonra bilim insanları arasında endişeleri arttırmıştı.Bu yeni virüs türleri, insan benzeri akciğerlere sahip gelincikler (Bir cins kokarca) arasında hava yoluyla kolayca yayılabilirdi. Bilim insanları arasında büyük bir kargaşa hemen ortaya çıktı.
2015 koronavirüs deneyini ortak olarak savunan ,Dr. Shi ve EcoHealth Alliance şirketinin yakın bir şekilde çalıştığı , ABD hükümetinden son on yılda on milyonlarca dolar alan Dr. Peter Daszak ortak bir şekilde Dr.Peter Daszak’ın bulgularını tüm dünyaya söylediler. Bu şekilde diğer bilim insanlarının dikkatlerinin bu en büyük riske odaklanmasını sağlamalıydılar , çünkü “bu virüs, artık ortaya çıkan bir hastalık kaynağı adayından açık ve mevcut bir tehlikeye taşınmıştı.”
Diğer bilim insanları da çok endişeliydi. Paris’teki Pasteur Enstitüsü’nden bir virolog olan Dr.Simon Wain-Hobson, “Virüs laboratuardan kaçsaydı, kimse trajik gidişatı tahmin edemezdi” dedi.
Yakın tarih, bu tür endişeler için pek çok benzer örnek sağlamıştır..
KORONAVİRÜSLER GÜVENLİ LABORATUAR ORTAMINDAN KAÇARSA?
İlk SARS salgından bu yana neredeyse her SARS vakasının laboratuvar sızıntılarından kaynaklandığı düşünülüyor – Pekin’deki bir laboratuvardan bir ay içinde iki kez olmak üzere toplam üç ayrı ülkede altı vaka bu şekilde ortaya çıkmış olup bir vakada, virüsü sızdıran taşıyıcı laboratuvar çalışanının annesi ölmüştü.
2007’de, büyük miktarda çiftlik hayvanlarını mahveden ve 2001’de İngiltere’de büyük bir krize neden olan Şap hastalığı (Şap hastalığı ( FMD ) veya toynak ağız hastalığı ( HMD ), evcil ve yabani sığırlar dahil olmak üzere çift tırnaklı hayvanları etkileyen bulaşıcı ve bazen ölümcül olan viral bir hastalıktır . [1] [2] Virüs, iki ila altı gün süren yüksek bir ateşe neden olur, ardından ağız içinde ve ayaklarda patlayıp topallığa neden olabilecek kabarcıklar oluşur .) en yüksek biyogüvenlik derecesi olan BSL-4’e sahip bir İngiliz laboratuvarındaki drenaj borusu sızıntısından hastalık etkeni virüsün sızması (kaçması) sonucu olmuştur.
Çiçek hastalığından dünyada öldüğü bilinen son kişi bile, 1978’de İngiltere’de bir laboratuvar kazası nedeniyle enfekte olan biriydi.
2012 yılında Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, tehlikeli hastalık kaynaklarıyla çalışan Amerikan laboratuvarlarındaki raporlama sistemlerine ilişkin yayınlanan ilk araştırmasında, altı yıl boyunca, genellikle BSL-3 laboratuvarlarında laboratuvar kaynaklı 11 enfeksiyon bildirdi -bunlar arasında güvenlik kategorisi tüberküloz gibi yüksek riskli hastalık kaynakları için ayrılmış olanlar da vardı. Bütün bu durumlarda, laboratuvar çalışanları enfekte olana kadar hastalığa tutulma fark edilmedi veya rapor edilmedi.
Ocak 2014’te CDC( ABD Hastalık kontrol ve önleme merkezi ), iyi huylu bir grip virüsü örneğini ölümcül A(H5N1) ile kontamine etti , ancak tehlikeyi aylar sonraya kadar keşfedemedi. Ve Haziran 2014’te, yanlışlıkla uygunsuz şekilde devre dışı bırakılmış şarbon bakterilerini laboratuvarlara gönderdi ve numunelerle koruyucu ekipman olmadan çalışan en az 62 CDC çalışanı muhtemel olarak bu bakteriyi günlük hayatın içine çıkardı . Bir ay sonra, Ulusal Sağlık Enstitüleri’ndeki bir depoda canlı çiçek hastalığı virüsü şişeleri bulundu .
Ekim 2014‘de , bütün bu yüksek belirleyici olayların gerçekleşmesinden sonra, Amerika Birleşik Devletleri, birkaç istisna dışında, bu konudaki yeni kazanç -fonksiyon-araştırmalarının finansmanını durdurdu. Bu Moratoryum 2017 yılında kaldırıldı.Bunu takiben bilimsel çalışmaların güvenliği ile ilgili sorunlar çok kısa zaman sonra tekrar ortaya çıktı.
ÇİN HÜKÜMETİ HASTALIĞI GEÇ Mİ AÇIKLADI?
30 Aralık 2019’da Uluslararası Bulaşıcı Hastalıklar Derneği tarafından yayınlanan halka açık bir internet sitesi e-posta adresinde , Çin’in Vuhan kentinde “açıklanamayan bir pnömoninin ( zatürre)” ortaya çıktığı konusunda halkı uyardı ve ilk vakaların şehrin Huanan deniz ürünleri pazarında olduğunu bildirdi. 10 Ocak 2020 tarihinde, Çinli bir bilim adamı bir açık internet adresi üzerinde gizli bir adla virusun genomunu vererek SARS-CoV-2 ismini açıkladı. Çin hükümeti, virüsün 19 Ocak 2020’ye kadar insanlar arasında yayıldığını yalanlamıştı ; ta ki üç gün sonra, 22 Ocak 2021’de 11 milyonluk bir şehir olan Wuhan’ın tamamen karantina ile kilitlendiğini duyurdu .
Tecritten yaklaşık bir hafta sonra Çinli bilim adamları , The Lancet tıp dergisinde virüsün olası kaynağı olarak yarasaları tanımlayan bir makale yayınladılar . Yazarlar, salgının yerel yarasaların kış uykusu mevsiminde meydana geldiğini ve “Huanan deniz ürünleri pazarında hiçbir yarasa satılmadığını veya bulunmadığını” belirttiler, bu nedenle hastalığın bir aracı hayvan tarafından bulaştırılmış olabileceğini düşündüler.
KORONAVİRÜSLERİN GERÇEKTEN ARA KONAK CANLILARA İHTİYACI VARMI?
Salgınlar, kaynaklarından uzakta meydana gelebilir. 2002 SARS salgını, Yunnan’daki yarasaların mağaralarından yaklaşık bin kilometre uzaklıktaki Guangdong’da, SARS’ın ortaya çıktığına inanılan at nalı yarasalarla başladı . Çin genelinde yetiştirilen ve ticareti yapılan, genellikle sıkışık, sağlıksız pazar satış koşullarında salgınlara yatkın hale gelen maskeli palmiye misk kedileri, SARS’ın muhtemelen Yunnan’dan Guangdong’a taşınması için kullandığı konak araç olarak gösterildi. SARS-CoV-2 ilk olarak canlı vahşi hayvanların satılmış olabileceği bir pazarda tespit edildiğinden, vahşi yaşam ticaretinden hemen şüphelenildi.
Çin’deki sosyal medya kullanıcıları daha şüpheci olan ilk kişiler arasındaydı . Yarasalardan bir hastalığın yayılması, dünyadaki en iyi birkaç yarasa koronavirüs araştırma tesisinden biri olan Wuhan Viroloji Enstitüsü’ne ev sahipliği yapan Wuhan’da mı başladı? Peki ya deniz ürünleri pazarından birkaç yüz metre ötede yarasa araştırmaları da yapan Wuhan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi ne yapıyordu?
19 Şubat 2020’de 27 önde gelen bilim adamı The Lancet’te bir açık mektup yayınladı . “Covid-19’un doğal bir kökeni olmadığını ve laboratuarda ürediğini, taşındığını öne süren komplo teorilerini” kınadılar.
Kaynağını düşündüğümüzde, soru, SARS-CoV-2’nin bir laboratuvardan çıkıp çıkamayacağı değil -çünki her laboratuarda bu tip kazalar meydana gelir- ama mesele içeri girip giremeyeceği ve orada nasıl ele alınacağıdır.
HER YENİ KORONAVİRÜS SALGINI GEÇMİŞİN BİR DEVAMI MI?
Wuhan’ın Ocak 2020’de kilitlenmesinden kısa bir süre sonra, SARS-CoV-2’nin bilim adamlarının yıllardır farkında olduğu bir virüsle ilişkili olduğu ortaya çıktı.
3 Şubat 2020 tarihinde, Dr. Shi ve ortak yazarlar Nature dergisine daha önce onların veritabanında RaTG13 isimli Yunnan’da bulunan ,at nalı yarasalarda tesbit ettikleri genom dizisinin SARS-CoV 2 ile 96.2 oranında aynı olduğunu makale olarak yazdılar.
Şüpheli internet araştırıcıları genom veritabanlarını taradı ve RaTG13’ün, Yunnan’daki bir madenden yarasa gübresi toplayan madenciler arasında 2012’de açıklanamayan bir zatürre salgınına karışan bir mağaradan alınan 4991 adlı bir yarasa koronavirüsü ile tam olarak eşleştiğini buldu .Bu Altı madenciden üçü ölmüştü.
Mayıs 2020’de, Twitter takma adı TheSeeker268 olan Hindistan’dan eski bir fen bilgisi öğretmeni, 2013’te bir yüksek lisans tezi ve 2016’da bir doktora tezi yayınlandığını buldu. Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin şu anki direktörü George Fu Gao tarafından denetlenen bu yüksek lisans tezi hipotez olarak madencilerin hastalığının bir at nalı yarasadan gelen SARS benzeri koronavirüsüne direkt iletim kaynakları olabileceğini söylemekteydi. Madenlerin içi bu yarasalar için karanlık ve rahat beslenme sağlayan yaşam kaynakları doluydu.Doktora tezi esasen daha temkinliydi ama yine de salgını “ kayda değer ” olarak nitelendirdi. Ayrıca Wuhan Viroloji Enstitüsü’nden bir ekibin eş zamanlı olarak mağaradan yarasa örnekleri topladığını da ortaya çıkarttı. Tez, SARS antikorları için test edilen madencilerin dördünün de hastalandıktan birkaç hafta sonra kanlarında antikorların yüksek oranda bulunduğunu kaydetti.
RaTG13 hakkındaki orijinal makalede bu önemli gerçeklerin hiçbirinden- isim değişikliği veya muhtemelen SARS benzeri bir koronavirüsten önceki ölümcül salgınla bağlantı dahil – bahsedilmedi. Mart 2020’de yayınlanan bir röportajda Dr. Shi , madencileri hasta eden hastalık kaynağının bir koronavirüs değil bir mantar olduğunu söyledi .
Ama sorular ve sorgulamalar devam etti.
Geçen Temmuz, Dr. Shi , RaTG13’ün gerçekten 4991 olarak yeniden adlandırıldığını doğruladı . Kasım 2020’de Nature’daki makalesi nihayet güncellendi ve ayrıca olayı sıkı takip edenlerin ortaya çıkardığı bilgileri de kabul etti : Ekibi 2018’de RaTG13’ü genetik olarak sıralamıştı. (Buna karşın Çin’de Madenci ölümleriyle ilişkili olası bir yarasa koronavirüs bağlantısı hala kabul edilmedi.)
Şeffaflığı çok az açıklamalar – iki adı olan bir virüs, ölümcül bir salgınla bağlantı, değişen hastalıklar ve tutarsız hikayeler – bütün bilimsel şüpheleri körükledi.
Bazı bilim insanları RaTG13’ün SARS-CoV-2’yi oluşturmak için işlev kazandırılmış bir tip manipülasyona tabi tutulup tutulmadığını merak ve tahmin etti . Ancak RaTG13, daha çok SARS-CoV-2’nin uzak bir kuzeni gibidir, yani SARS-CoV-2’yi ya vahşi doğada son evrim yoluyla ya da laboratuvarda manipülasyon yoluyla bir yavru olarak üretmesi pek olası değildir.
RaTG13’ün Covid-19 salgınında hiçbir rolü olmasa bile, Dr. Shi ve diğerlerinin neden bu kadar hoşnutsuz göründüğüne dair sorular gündeme sık sık geldi. Her geçen gün sorular arttı.
Örneğin, RaTG13’ü madendeki yarasalara bağlayan aynı internet araştırıcıları grubu, Wuhan Viroloji Enstitüsü tarafından tutulan, binlerce yarasa örneği ve en az 500 yeni keşfedilen yarasa koronavirüsü hakkında bilgi içeren bir genomik veritabanının Eylül 2019’da çevrimdışı olduğunu ortaya çıkardı. Bilgisayar korsanlığına maruz kaldığı için çevrimdışına alındığına dair virüs enstitüsünün resmi açıklaması, bunun neden başka bir şekilde konu ile alakalı bağımsız araştırmacılarla güvenli bir şekilde paylaşılmadığını açıklıyamıyor.
Bu tür veri boşlukları, endişe verici komplo senaryolarını ortadan kaldırmayı zorlaştırdı. SARS-CoV-2 doğadan alınmış veya laboratuvarda üzerinde deneyler yapılmış benzeri bir virüsü içeren bir laboratuvar kazası sonucu olsaydı, veri tabanı indirilebilirdi, böylece diğer araştırmacıların bağlantı kurmasına yardımcı olabilecek daha çok kanıt olurdu. Yetkililer olası laboratuvar vakalarını araştırmış olabilir ve vaktinden önce bunun net olduğuna inanmış olabilir. Bununla birlikte, vakalar belirtisiz olabilir ve bir iletim zincirini başlatan ve virüsün Aralık ayında bir süper yayıcı olayına kadar sessizce dolaşmasına izin veren etkeni kaçırmış olabilirler.
Gizlilik ve örtbas etme, bazı çılgın teorilere yol açtı – örneğin, virüsün bir biyolojik silah laboratuarından sızdığı ve bunun pek mantıklı olmadığı, çünkü böyle bir şey için, onları istihdam edenleri korumak amacıyla .biyolojik silahların üretilirken genellikle önceden bilinen bir tedavisi veya aşısı hazırlanıp istenildiğinde daha ölümcül hastalık kaynakları engellenebilmelidir.
Ama bu esnada çok daha sıradan tehditler pusuda yatıyordu.Dr. Shi’nin bilimsel çalışması, yüzlerce yarasa örneğinin toplanmasına ve analiz edilmesine bağlıydı. Ve bu onun çabalarıyla ilişkili tehlikeleri gösteren bir eserdi. Dr. Shi, Dr. Daszak ve diğerleri tarafından hazırlanan 2013 tarihli makale, bir Yunnan örneğinden alınan canlı bir yarasa koronavirüsünün insan akciğer hücresi reseptörlerine bağlanabileceğini göstererek “ara konakçıların doğrudan insan enfeksiyonu için gerekli olmayabileceğini” açıkladı. Dr. Baric ve Dr. Shi’nin de aralarında bulunduğu bir grup araştırmacı tarafından ortaklaşa yazılan bu tartışmalı 2015 deneyi, insanları enfekte edebileceğinden şüphelendikleri başka bir yarasa koronavirüsü bulunduktan sonra gerçekleştirildi, ancak bunu geliştirmek zordu. Daha sonra virüsün sivri uç proteinini kullanarak o kimerik olan virüs örneğini yarattılar. Bunun da insan hava yolu hücrelerini doğrudan enfekte edebileceğini gösterdiler.
Ekim 2015’te Dr. Shi’nin laboratuvarı , iki Yunnan yarasa mağarasının birkaç kilometre yakınında yaşayan 200’den fazla insandan örnek aldı ve bunlardan altı kişide yarasa koronavirüs antikorları için pozitif test saptandı ve bu da geçilmiş enfeksiyonu işaret etti.. Bu Altı kişide yarasa gördüğünü bildirdi ve toplamda sadece 20 kişi yarasaların evlerinin yakınında uçtuğunu gördüğünü bildirdi, bu da yarasalara maruz kalmanın büyük bir enfeksiyon riski oluşturduğunu düşündürdü.
Bununla birlikte, araştırma uygulamaları her zaman bu sonuçları içermemiş olabilir.
LABORATUAR ŞARTLARININ GÜVENSİZLİĞİ ARAŞTIRMALARI KISITLAMALI MI? DOĞAL ORTAMLAR LABORATUARLARDA GERÇEKLEŞTİRİLEBİLİR Mİ?
2017 yılında Çin’de yayınlanan bir makale , Wuhan Viroloji Enstitüsü çalışanlarının dikkatine ilgi çekerken , onları kapüşonlu ve bazılarını N95 maskeleri taktığını gösterirken, o yıl daha sonra Çin devlet televizyonunda Dr. Shi’nin çalışmalarıyla ilgili bir haber , araştırmacıların yarasaları veya yarasa dışkısını açık kolları ve çıplak elleriyle ele aldıklarını gösterdi . Bu ekip deki bir kişi yarasa ısırmasını “iğneyle batmasına” benzetti.
Daha sonra kaldırılan 2018 tarihli bir blog yazısında Dr. Shi, bu işin herkesin düşündüğü kadar “tehlikeli olmadığını” söyledi. “İnsanları doğrudan enfekte etme şansı çok az” diye yazmıştı. Bir yarasanın insanları enfekte edebilecek bir virüs taşıdığı bilinmediği sürece, “çoğu durumda yalnızca sıradan koruma alınacaktır”. The Washington Post’a göre, 2018 ‘de yaptığı TED Talk tarzı bir videoda benzer bir şeyi tekrarladı ve maskesiz veya cerrahi olarak maskelenmiş meslektaşlarının çıplak ellerinin slaytlarda gösterildiği “daha basit koruma”nın uygun olduğunu söyledi çünkü yarasa patojenlerinin hastalık etkeni oluşturması için genellikle bir ara konakçı gerekli olduğuna inanıyordu.
Dr Shi çalıştığı enstitüde bütün araştırmaların biyogüvenlik standartlarına tam uygun olarak yapıldığını ve laboratuvarın bir üçüncü farklı kurum tarafından yıllık olarak test edildiğini söyledi.
Wuhan CDC’sinin ayrıca yarasa kaynaklı virüsler üzerinde araştırma yürüttüğü bildiriliyor .
Bu kurumun personelinden biri olan Tian Junhua, maceracı bilimsel keşifleri ile şöhret oldu. 2013 tarihli bir makale, ekibinin Hubei Eyaletinde 155 yarasa yakaladığını not ediyor. Washington Post , 10 Aralık 2019’da yayınlanan bir videoda, “düzinelerce yarasa mağarasını ziyaret ettiği ve 300 tür virüs vektörü üzerinde çalıştığı” ile övündüğünü bildirdi . The Post’a göre, daha önce, kişisel koruyucu ekipmanı unutmak ve yarasa idrarının üzerine sıçraması veya yanlışlıkla derisine yarasa kanı bulaşması gibi doğal sahada hatalar yaptığından da bahsetti. Yine de Dünya Sağlık Örgütü , ajansın pandemiden önce laboratuvarda yarasa virüslerini saklamayı veya bunlarla çalışmayı reddettiğini bildirdi .
Bu Mart ayında WHO (Dünya sağlık örgütü) ,Wuhan CDC laboratuvarının “2 Aralık 2019’da Huanan pazarına yakın yeni bir yere taşındığını” bildirdi. DSÖ raporu, hareket sırasında “kesinti veya olay” olmadığını söyledi. Çin hükümetinin samimiyetsizliği göz önüne alındığında, bu, yarasalar olmasa da laboratuvar örneklerinin salgın sırasında pazarın yakınında taşındığı şüpheleri artırıyor.
Bu araştırma uygulamalarının çoğu uluslararası normlardan sapmış değildi. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir yarasa saha araştırmacısı, artık yarasa mağaralarında her zaman bir solunum cihazı taktığını ama bunun daha önce standart bir uygulama olmadığını söyledi.
Saha araştırmasının bir salgın başlatma riski taşıdığını öne sürmek çılgınca bir fikir değil. Dr Linfa Wang, sık sık Dr Shi ile çalışan ve yarasaların 2003 SARS salgınının arkasında oldukları hipotezine öncülük eden Singapur merkezli bir Çin-Avustralya virolojisti’dir. Nature dergisindeki makalesinde bu salgına bir mağarada yarasa örnekleri toplarken bilinmeyen bir virüs tarafından enfekte edilen ve yanlışlıkla dahil olan bir araştırmacının salgının yayılımı için doğal bir ekim yaptığına dair küçük bir şansın var olduğunu anlattı .
Yarasalar, laboratuvarlarda barındırılırlarsa, kentsel pazarlarda vahşi hayvan satışının yarattığı bir riskten daha fazla risk oluşturabilir.
ZAMAN GERÇEĞİN BELİRLENMESİ İLE NASIL DA SÖZLERİMİZİ GERİ ALDIRIYOR?
10 Aralık’ta, Covid-19’un doğal kökenlerinin sorgulanmasını kınayan The Lancet mektubunu düzenleyen ve geçen sonbaharda DSÖ köken araştırma komitesinin bir üyesi olarak ilan edilen Dr.Peter Daszak, salgının kaynağının 15 yıldır çalıştığı laboratuvarlarda birlikte olduğu yarasalarla alakalı olduğunu öne sürmenin bir komplo teorisi olduğunda ısrar etti. . Daha sonra sildiği bir tweet’inde ” Bilim böyle çalışmıyor” diye yazdı . “Yarasa örnekleri topluyoruz, laboratuvara gönderiyoruz ve yarasaları yakaladığımız yerde tekrar doğaya salıveriyoruz!” diye süreci tanımladı.
Ama bu konunun aksine kanıtlar birikmiştir. Araştırmadaki bir yardımcı , bir muhabire, Dr. Shi’nin öğrenciler uzaktayken yarasaları besleme rolünü üstlendiğini söyledi. 2018’deki bir başka haber raporunda, doktora stajyerlerinden birinin liderliğindeki bir ekibin “acı verici bir çubukla yarasaları topladığını ve laboratuvarda daha fazla test yapmak için bir düzine canlı yarasayı aynı torbaya paketlediğini” söyledi. Çin Bilimler Akademisi web sitesi, Wuhan enstitüsünün yarasalar için en az bir düzine kafese sahip olduğunu listeledi ve enstitü 2018’de bir yarasa kafesi için patent başvurusunda bulundu. Dr. Shi , yarasalarda zamanla gelişen antikorları izlediğinden bahsetti – ki bu bir mağarada doğal ortamda yapılamayacaktır. Son zamanlarda, enstitüde canlı yarasaların bulunduğunu gösteren başka bir video da ortaya çıktı .
Sadece birkaç hafta sonra Dr. Daszak iddialarını değiştirdi. “Bütün bunlar benim için sürpriz olmadı,” dedi “ Diğer birçok viroloji laboratuvarlarında olduğu gibi sadece bir yarasa kolonisi kurmaya çalışıyorduk dedi.
Bu arada Wuhan çevresindeki binlerce hayvan test edilmesine rağmen henüz bir aracı olan bir hayvan bulunamamıştır. Geçen ay, Gıda ve İlaç İdaresi’nin eski bir komiseri olan Scott Gottlieb, bu başarısızlığın bir laboratuvar sızıntısının kanıtlarına eklendiğini söyledi , ancak Dr. Daszak, araştırmacıların güney Çin’deki vahşi yaşam çiftliklerine daha fazla bakmalarını önerdi.
Ancak yayılma yarasadan insana bulaşıyorsa, herhangi bir ara hayvan gerekli değildir, çünkü bir yarasa ile- bir köylü veya bir saha araştırmacısı arasında herhangi bir etkileşim olabilir ,
Yarasa virüslerinin insanlara yayılmak için bir aracı hayvana ihtiyaç duyduğuna dair yaygın iddialara rağmen, palmiye misk kedisinin ( Paradoxurus hermaphroditus ) insanlara SARS yayıp yaymadığına dair araştırmalar bile karara bağlanmadı. SARS Guangdong pazarına girdiğinde palmiye misk kedilerinin salgını büyüttüğünü ve insanlar ile misk kedileri arasında ileri geri bulaşmanın mümkün olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte, araştırmacıların bulduğu tek yaygın enfekte misk kedisi popülasyonları, vahşi doğada değil, kentsel pazarlarda ve bazen çiftliklerde – insanların bulunduğu yerlerde – idi. Hayvanlara hastalığı bulaştırabileceğimizi biliyoruz. Geçen yıl Danimarka, insanlardan SARS-CoV-2 kaptıktan sonra hastalanabilecek 17 milyon vizonu öldürmek zorunda kaldı. İnsanların misk kedileri için ilk aracı hayvan olması ve sevimli küçük yaratıkların bizim tarafımızdan çerçevelenmiş olması mümkündür.
LABORATUARLARDAKİ GERÇEK BULGULAR AÇIKLANMALIDIR.
Diğer risk kaynakları ise laboratuvar aktivitelerinin doğrudan kendisiydi.
SARS-CoV-2’nin genetik mühendisliğinin sonucu olduğuna dair birçok spekülasyon var. Bu hipotezler, yalnızca genomik analize dayanarak göz ardı edilemez ve Çinli yetkililerin maskeleyici engelleyici tepkisi nedeniyle de bu şüpheler artmıştır.
Çin bilim insanları Laboratuvarlarından doğrudan kayıtları paylaşmayı reddettiler. Dr. Shi, ortak yazarı Dr. Baric de dahil olmak üzere bir grup bilim insanının daha geniş şeffaflık için bastırdığı Mayıs ayında bu duruşunu yineledi. Grubun laboratuvar kayıtlarını görme talebine yanıt olarak , “Kesinlikle kabul edilemez” diye bir gazete muhabirine e-posta gönderdi .
Bu arada, Aralık 2019 boyunca, Wuhan doktorları SARS benzeri bir virüsün ortalıkta dolaştığından şüphelendi ve yerel hükümet , en az bir sağlık çalışanı da dahil olmak üzere muhbirleri tutukladı . Olayların Çin Komünist Parti yetkilileri tarafından örtbas edilmesi, önde gelen SARS bilimcisi Dr.Zhong Nanshan’ın 18 Ocak’ta Wuhan’a gidip alarma geçilmesine kadar devam etti .
Bununla birlikte, tüm bu ikinci dereceden kanıtlar, SARS-CoV-2’nin biyomühendislik eseri olduğu iddiasına dair bazı şüpheler uyandırıyor.
Örneğin, bu virüsün bazılarının biyomühendislik olduğundan şüphelenmesine neden olan yönleri, virüsün doğal olarak evrimleştiğinin kanıtı olabilir. Virüsün bir insan hücresini daha iyi enfekte edebildiğine, furin bölünme bölgesi adı verilen başak proteinindeki olağandışı bir özelliğinden dolayı çok dikkat çekildi. Bu, SARS-CoV-2’nin, laboratuvar müdahalesi kaynaklı olduğundan büyük ölçüde şüphelenen kimi virologların bile bana onu gördüklerinde şok olduklarını söylemelerine yetecek kadar tuhaf olan birkaç farklı özelliğinden biri. Aslında, furin bölünme bölgesinin ötesinde bile SARS-CoV-2, bilim insanlarının daha önce hiç görmediği bir virüstü. Evrim, tuhaf, yeni özelliklerin rastgele bir birikimi olabilir. Dr. Shi gibi bilim adamlarının üst düzey bilimsel yayınlar için yaptığı virüs araştırmaları için bile böyle bir kombinasyon uygunsuz olacaktır. Bilimsel çalışmalar genellikle, her bir öğesinin ne yaptığını ve ne yapılabileceğini bulmak için bir seferde bir virüsün bir öğesini incelemeyi veya değiştirmeyi içerir. Örneğin, bilgisayarınız bozulursa, güç kaynağını, kabloyu ve elektrik prizini aynı anda değiştirerek sorunun ne olduğunu göremezsiniz. Her birini ayrı ayrı test edeceksinizdir. Çeşitli sıra dışı öğelere sahip olmak, Nature dergisinde bir bilimsel makaleye değil, değerlendirilmesi zor sonuçlara yol açar.
Ancak yönlendirilmiş mühendisliği bir kenara bıraksak bile, Wuhan laboratuvarlarındaki düzenli laboratuvar çalışmaları endişeleri arttırmıştır..
2016’da Wuhan enstitüsü, bir BSL-2 laboratuvarında insan hücrelerini enfekte edebilecek canlı bir yarasa koronavirüsü üzerinde deney yaptığını bildirdi – bu, bir sıradan diş hekiminin ofisininkiyle benzeştirilen bir biyogüvenlik seviyesidir. Bu seviyede eldivenler ve laboratuvar önlükleri dışındaki koruyucu giysiler genellikle isteğe bağlıdır ve çalışma alanı ile binanın geri kalanı arasında genellikle hava akışı kontrolü ve sızdırmaz havalandırma yoktur. Stanford’da nörobiyoloji ve biyomühendislik doçenti olan Dr.Michael Lin, insan hücrelerinde çoğalabilen SARS benzeri bir virüsün bu kadar düşük güvenlik koşullarında üzerinde çalışılmasının “yazılıp basılı olarak kaydedilen gerçek bir skandal” olduğunu söyledi.
Sadece laboratuvarda yarasa virüslerini kültürlemeye çalışmak, bilim insanlarının farkında bile olamayabilecekleri riskler yaratabilir. Bir suşu geliştirmeye çalışırken ve başarısız olurken, farkında olmadan bilmedikleri başka bir suşu kültür içine alabilirler. Dr. Lin bana, değişik virüslerin tek bir örnekte parçalanmış şekilde bir arada bulunabileceğini ve sessizce yeniden birleşerek yeni ama tespit edilmemiş bir şeye yol açabileceğini söyledi. BSL-2 koşulları veya hatta özensiz BSL-3 koşulları altında, araştırmacılar varlığından haberdar olmadıkları bir hastalık etkenine maruz kalabilirler.
Lancet mektubunu imzalayan ve hastalığın doğal kökenleri dışındaki her şeyin , dikkate alınmasını kınayan birkaç bilim adamı, o zamandan beri laboratuvar müdahalelerine çok daha açık olduklarını söylediler. Bunların ilki Chicago Üniversitesi’nde çalışmış ve Çin üniversitelerinden dört fahri profesörlüğe sahip emekli bir virolog olan Dr.Bernard Roizman olup böyle bir laboratuvar kazası olduğuna inanmaya meyilli olduğunu söyledi.
Ancak yönlendirilmiş mühendisliği bir kenara bıraksak bile, Wuhan laboratuvarlarındaki düzenli laboratuvar çalışmaları endişeleri artırdı.
The Wall Street Journal’a verdiği demeçte, “Bütün bu olanların bir virüsün laboratuara getirilmesiyle olduğuna dair ikna oldum, virüsün üzerinde çalışmaya başladılar ve bazı özensiz kişiler onu dışarı çıkardı” dedi. “Bu kadar aptalca bir şey yaptıklarını kabul edemiyorlar” diye ekledi.
Başka bir imza sahibi olan Colorado Eyalet Üniversitesi’nden Dr.Charles Calisher kısa süre önce ABC News’e laboratuvar sızıntısı teorisinin görmezden gelinemeyecek kadar çok tesadüf olduğunu söyledi ve şimdi “bu laboratuvardan çıkmış olma ihtimalinin daha yüksek olduğuna” inanıyor.
1977 grip salgını hakkında da yazan virolog Dr.Peter Palese, “İmzaladığım Lancet mektubundan bu yana birçok rahatsız edici bilgi ortaya çıktı” ve cevaplar bulmak için yeni bir soruşturma istiyorum diye söyledi.
Diğer bilim adamları da fikirlerini değiştirdiklerini söylediler.
LABORATUAR STANDARTLARININ ŞEFFAF DENETİMİ NEDEN ÖNEMLİ?
Columbia Üniversitesi Enfeksiyon ve Bağışıklık Merkezi direktörü ve Nature Medicine’de Mart 2020’de doğal bir köken lehine tartışan etkili bir makalenin ortak yazarı olan Dr.Ian Lipkin de şimdi daha şüpheci şekilde davranıyor. Geçen ay bilim muhabiri Donald G. McNeil Jr.’a “İnsanlar BSL-2 laboratuvarlarında yarasa virüslerine bakmamalı” diye görüş bildirdi. Açıkçası”Görüşüm değişti.”
Laboratuvar çalışanlarının tıbbi kayıtları, bu tür soruların çözümünü netleştirmeye yardımcı olabilir. Geçen Temmuz ayında, Dr. Shi, Wuhan enstitüsü ile bağlantılı herhangi birinin “yarasaları toplarken, örnek alırken veya işlerken” enfekte olmuş olabileceğine dair herhangi bir “olasılık olmadığını” söyledi. Yakın zamanda tüm enstitü personelini ve öğrencilerini SARS-CoV-2 veya SARS ile ilgili virüslerle geçirilmiş enfeksiyonu gösteren antikorlar için test ettiğini ve “sıfır enfeksiyon” bulduğunu ekledi ve Wuhan’daki tüm laboratuvarlar için bu olasılığı ekarte edebileceği konusunda ısrar etti. .
Dikkatli bir bilim insanının, kendisine ait olmayanlar da dahil olmak üzere tüm laboratuvarlar için en ufak bir olasılığı bile nasıl göz ardı edebileceğini anlamak zor. “Sıfır enfeksiyon”, ifadesi yapılan yeni bir çalışmada Wuhan nüfusunun yüzde 4,4’ünün bu virüsle enfekte olduğunu tespit etmesine rağmen, enstitüdeki yüzlerce insan arasında tek bir vaka olmadığı anlamına gelir.
Daha sonra, DSÖ ekibi, herhangi bir salgının kökeninin araştırılmasında standart olması gereken bir şey olan anonimleştirilmiş( gizli tutulmuş) ancak ayrıntılı saklanmış hasta verileri de dahil olmak üzere Wuhan’daki en eski Covid-19 vakaları hakkında daha fazla bilgileri istedi ve bu erişim isteği Çin hükümeti tarafından reddedildi. Bütün bu olanlar çok fazla kafa karışıklığı ile birlikte bir çok noktayı açıklanmamış bırakmaktadır.
İNSANLIĞIN ORTAK SORUNU OLAN PANDEMİLER ORTAK ÇÖZÜMLER GEREKTİRİR.
Çoğu pandemi, hayvanlardan kaynaklanan zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan hastalık) olaylardan kaynaklandığına göre, laboratuvar müdahalesinden şüphelenmek için bir neden var mı? Belki tüm insanlık tarihine bakarsanız daha iyi bir karşılaştırma dönemini, bilim insanlarının salgınlara neyin neden olma olasılığının daha yüksek olduğunu anladığı moleküler biyolojinin ortaya çıkarışından bu yana geçen zamanda bulursunuz. 1977 pandemisi araştırma faaliyetlerine bağlıyken, o zamandan günümüze meydana gelen diğer iki pandemi, AIDS ve 2009 H1N1 (domuz gribi ) böyle değildi.
Ayrıca, bir kez pandemi gibi nadir bir olay meydana geldiğinde, ona giden tüm potansiyel yolları göz önünde bulundurmak gerekir. Bu bir uçak kazasını araştırmak gibidir. Havayolu ile uçmak genellikle çok güvenlidir, ancak bir çarpışma olduğunda, sadece mekanik hataların ve pilot hatalarının genellikle felaketlere yol açtığını ve terörizmin nadir olmadığını söylemiyoruz. Bunun yerine, benzer olayları nasıl önleyebileceğimizi bulmak için olağandışı olanlar da dahil olmak üzere tüm olası yolları araştırırız.
Belki de en büyük soru, bilinen en yakın viral akrabalardan bin mil uzakta, ancak bu konuda önde gelen bir araştırma kurumuna çok yakın konumda olan salgının çıkış yeri hakkında ne değerlendirme yapılacağı idi.
Bazen, virüslerin bulunduğu yerlere laboratuvarların kurulduğu açıklamasıyla konumla ilgili merak ortadan kalktı. Ancak Wuhan Viroloji Enstitüsü 1956’dan beri bulunduğu yerde, farklı bir isim altında tarımsal ve çevresel mikrobiyoloji üzerine araştırmalar yapıyordu. Geliştirildi yenilendi ve ancak SARS’tan sonra koronavirüs araştırmaları için odaklanmaya başladı. Wuhan, yarasa mağaralarının yakınında bulunan kırsal bir şehir değil, New York City’den daha büyük bir nüfusa sahip bir metropoldür. Dr. Shi, Aralık 2019 salgınının kendisini şaşırttığını çünkü “Çin’in merkezindeki Wuhan’da bu tür bir şeyin olmasını asla beklemediğini” söyledi. Dr.Shi’nin Laboratuvarı, daha düşük profilli bir yarasa koronavirüsü ‘ne maruz kalma olasılığına sahip bir popülasyona ihtiyaç duyduğunda, Wuhan şehri sakinlerini kullandılar ve “yerleşimcilerin kentsel ortamı nedeniyle yarasalarla temas etme olasılığının çok daha düşük olduğunu” belirttiler.
Yine de, konumun kendisi de kanıt değildir. Araştırma faaliyetlerini içeren makul senaryolar, diğer seçenekleri dışlamaz.
GERÇEKLERİN MUTLAKA ORTAYA ÇIKMASI GİBİ ÖZELLİKLERİ VARDIR.
Bu hafta, Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nde doçent olan Jesse Bloom, genomik bir arşivden çıkarılmış bir dizi kısmi erken Wuhan şehri insanlarının genetik dizisini kurtarıp analiz ettiğinde , bulduklarının “SARS olduğuna dair mevcut önemli kanıtları” desteklediğini söyledi. Demek ki-CoV-2, deniz ürünleri pazarı olayının patlak vermesinden önce de Wuhan’da dolaşıyordu.” Hem Çinli bilim adamlarının ilk raporları hem de bu kış yapılan daha yakın tarihli DSÖ araştırması, 8 Aralık 2019’dan şimdiye kadar kabul edilen en erken vaka da dahil olmak üzere, ilk vakaların çoğunun deniz ürünleri pazarıyla hiçbir bağlantısı olmadığını buldu. Dolayısıyla aslında deniz ürünleri pazarı, salgının orijinal başlangıç yeri olmamıştır.
Bir salgının başka bir yerde başlamış olması ve sadece büyük bir şehir olduğu için Wuhan’da tespit edilmiş olması da makul bir ihtimaldir. Çin’in dört bir yanındaki, özellikle vahşi yaşam çiftlikleri ve yarasa mağaralarının yakınındaki bölgelerdeki kan bankalarında testler yapmak sorunun çözümüne yardımcı olabilir, ancak sınırlı istisnalar dışında, Çin hükümeti bu tür bir araştırmayı gerçekleştirmedi veya yaptıysa da sonuçların paylaşılmasına izin vermedi.
İNSANLIĞIN ORTAK BİR ÇÖZÜMÜ GELECEKTEKİ MUHTEMEL PANDEMİLERİ DE KONTROL ALTINA ALACAKTIR.
Saklanan bu kadar çok kanıtla, Covid-19’un kökenleri hakkında kesin olarak bir şey söylemek zor ve gerçek bir soruşturma yapmak için bir çok zorluklarla karşılaşabilinir.. Maalesef bazı salgınların kökeni hiçbir zaman izlenememiştir!Ancak cevaplarımız reddedilse bile, yine de bu olaydan dersler çıkarmalıyız.Belki de en önemlisi, öyle ya da böyle bir yarasa koronavirüsü salgınına maruz kalmamızdı ve yarasa koronavirüslerin insanlara sıçrama yeteneğini gösteren daha önceki araştırma, dikkate alınmamış çok önemli bir uyarıydı.
Bilim insanları ve hükümet yetkilileri, özellikle kaliteli halk sağlığı yatırımları sayesinde bir pandemiyi önlemek için çok daha fazlasını yapabileceğinden, doğal hayatta ve laboratuvarlarda yarasalar ve virüslerle nasıl çalıştığımızın yararlarını ve tehlikelerini tartmalıdır. Tehdit edici patojenlerin geliştiğinin bilindiği yerlerde titiz bir gözetim başlatmak ve kurumlarımızı bir salgının ilk belirtisine hızlı ve şeffaf bir şekilde tepki vermeye daha iyi hazırlamak daha etkili olabilir. Araştırmalar, tahminden çok yanıta göre ağırlıklandırılabilir; böylece bunlar birbirini tamamlar ama aynı değerde değildirler. Bir mağarada veya bir petri kabında tehlikeli bir virüs bulmak faydalı olabilir, ancak bu, kaçmaya çalıştığımız bir ayıyı dürtüklemek gibidir.
Yarasalarla ilgili saha araştırması daha dikkatli yapılmalıydı. BSL-2 laboratuvarlarında yarasa virüsleri üzerinde çalışılmamalı ve esasen BSL-3 laboratuvarlarında bile araştırmalar yalnızca en sıkı dikkatle yapılmalıdır. Yarasalar laboratuvarlarda ciddi bir tehdit olarak ele alınmalıdır. Yarasalarla insan etkileşimleri sıkı düzenleme ve gözetim altında gerçekleşmelidir.
Laboratuar olaylarını uzun süredir ele alan araştırmacı muhabir Alison Young, 2015’ten 2019’a kadar federal hükümetin mevcut tehlikeleri nedeniyle düzenlenen hastalık etkenlerini bildiren 450’den fazla kaza olduğunu yazdı . İngiliz laboratuarlarında bildirilen olaylarla karşılaşma oranları böyleyken laboratuarlardaki her kaza olayının bildirilmediği de herkes tarafından bilinir.
Bazı bilim insanları, yanlışlıkla pandemileri tetikleyebilecek patojenler üzerine araştırmalar yapmak için daha sıkı kontroller ve daha güçlü bir risk-fayda analizi uygulanmasını önerdiler. Bazı araştırmalar hala bunun için değerli olabilir ve bu tür çalışmaların yapılacağı laboratuvarları yoğun nüfuslu şehirlerin dışına taşımak önerileri bu konuda kıymetlidir.
Çin ile laboratuvar güvenliği ve salgın gözetimi dahil olmak üzere bu konularda işbirliği yapmak hayati önem taşımaktadır. Bazıları, Çin’in pandemiye tepkisini ve buna yol açmış olabilecek bilimsel uygulamaları eleştirmenin bu işbirliğini tehlikeye atacağını savunuyor. Bu kadar öfkeli makalelerin Çinli yetkilileri olduğundan ne kadar daha uzlaşmaz hale getirebileceğini görmek zor.
Özellikle bol miktarda bulunan Asya karşıtı ırkçılık göz önüne alındığında, bu tip iddiaların diğer ülkelerdeki bilim insanlarını ,toplumdaki insanların gözünde nasıl şeytanlaştırabileceği konusunda anlaşılır bir şekilde ihtiyatlı olunmalılıdır.Ama böyle bir durumu sürdürmek neden onların da yararına olsun ki?
1979’da Sovyetler Birliği’nde şarbon bakterileriyle düzinelerce kişinin ölümüne neden olan bir laboratuvar kazasından sonra, önde gelen Batılı bilim adamları Sovyet hükümetinin mazeretlerini kabul ettiler ve fakat zamanla bunların hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı. Bu durum, sonuç olarak otoriter ülkelerdeki bilim insanları ve onlardan fayda sağlayacak olanlar da ( halk) dahil olmak üzere kimseye daha iyi güvenlik standartları sağlanması için bir yol açılmasına yardımcı olmuyor.
Ancak ileriye dönük daha iyi bir yol, karşılıklı yarar ve düzenlemelere dayalı gerçek küresel işbirliğinin sağlanması ile olabilir. Mevcut itibar kayıplarına rağmen, Çin hükümetinin de böyle bir tabloyu tekrar yaşamak istemediğini varsaymalıyız – özellikle de SARS’ın Çin’de başladığı düşünülürse.
Bu, kamu çıkarını kişisel hırsların önüne koymanın ve mevcut harika gücüne rağmen bilimsel biyomedikal araştırmaların da tehlikeler taşıdığını kabul etmek anlamına gelir.
Bunu yapmak için hükümet yetkilileri ve bilim insanlarının büyük resme bakmaları gerekiyor: Sadece utançtan kaçınmak yerine nezaket içinde gerçek aranmalıdır. Ortaya çıkan sorunlar tamamıyla küresel olduğundan, Çin’i suçlamanın ötesine geçen büyük bir çerçeve geliştirilmelidir. Ve bir sonraki büyük şeyin, önceki bir sürü küçük ayrıntıya çok daha büyük özen göstererek çözülebileceği anlamına geldiğini daha iyi anlamalıyız.
düzeltme : 26 Haziran 2021
Bu makalenin daha önceki bir versiyonu, Galveston Ulusal Laboratuvarı’nın yakın zamanda emekli olan yöneticisi James Le Duc’un Wuhan laboratuvarının araştırılma gerekliliği hakkındaki görüşlerine kesin olmayan bir şekilde atıfta bulundu. Dr Le Duc Nisan 2020 kadar erken bir dönemde Covid-19 kökenini araştırmak için laboratuvar katılımına bakmanın uygun olacağını söyledi. Bu konudaki fikrini değiştirmedi ve buna ancak son zamanlarda inanmaya başladı. Ayrıca Galveston laboratuvarı, pek çok değil, birkaç Wuhan biyogüvenlik uzmanını eğitti.
Zeynep Tufekci (@zeynep) North Carolina Üniversitesinde yardımcı Profesör’dür. “Twitter and Tear Gas: The Power and Fragility of Networked Protest” kitabının yazarıdır ve fikir yazarlığı ile NYT gazetesine katkıda bulunmaktadır.
@zeynep • Facebook